Nefes alıp vermek doğumumuzdan
beri yaptığımız bilinçsiz bir eylem halini almıştır. Ancak doğumumuzdan sonra
aldığımız nefes ile artık aldığımız arasında fark vardır. Zira bebekler derin
diyafram nefesi alırlarken biz artık kısa ciğer nefesleri almaktayız.
Çocukluğumuzda yaşadığımız bazı travmalar sonucu nefes alma tekniğimiz
değişmiş ve kısıtlanmıştır. Doğru nefes almak bedensel ve zihinsel olarak pek
çok fayda sağlarken aslında yanlış nefes almak bazı tıkanıklıklara sebep
olabilmektedir. Kalp ritmi dengelemesi, stresle mücadele, kan basıncını
dengeleme, kan dolaşımını dengeleme, ağrıları giderme, rahatlatma, sindirimi
kolaylaştırma, zhni yavaşlatma, evrendeki enerjiyi hücrelerimize daha yoğun
taşıma gibi etkileri vardır.
Nefes, evrende bulunan enerji ve
havadaki oksijeni içimize çekme şeklinde yapılan bir devridaimdir. Havadaki
enerji olarak belirtmemin sebebi şudur: Kuantum fiziğiyle ilgilenen bilim
adamları, en küçük madde olan atomu incelediklerinde ve bir simülasyon ile atom
çekirdeğini bir pimpon topu kadar büyüttüklerinde, en yakın elektron ile
çekirdek arasındaki mesafenin bir futbol sahası uzunluğunda olduğunu tespit
etmişlerdir. Bu da şu demek, aslında aradaki mesafe yani aradaki hava, enerji
taşıyıcı bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle pek çok öğretide de olan nefes
egzersizleri hayati önem taşımaktadır.
SU
Su hem üzerinde yaşadığımız
dünyanın hem de bedenimizin büyük bir kısmını kaplamaktadır. Bundan dolayı su
en kolay kirlenebilen, temizlenebilen, üzerine niyet yüklenebilen bir maddedir.
Her maddenin bir varoluş hafızası vardır. Bu hafızayı ona niyet yükleyerek
değiştirebilirsiniz. Daha önce de su ile ilgili yapılan bir araştırmadan
bahsetmiştim. Suyun hafızası üzerine Fransız bilimadamı Dr. Jacques
Benveniste'nin yaptığı araştırmalardan kısaca değinmek istiyorum.
Dr. Jacques
Benveniste yaptığı araştırmalarda DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton
(ışık) yaydığını, farklı hücrelerin farklı frekansta titreştiğini, farklı
titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde yeni bir frekans oluşturup birlikte
bu frekansta titreşmeye başladıklarını ve elektro manyetik dalgalar ile bir
çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk ettiğini keşfetmiş. 1980′lerde
başlattığı çalışmalarında suyun hafızası olduğunu anlamış. Suya bir madde
ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve özel bir alet ile aşırı hızda
sallayarak o maddenin yok olacağını tahmin etmiş ama hala maddenin suda mevcut
olduğunu görünce deneylere defalarca milyonlarca kez daha sulandırarak devam
etmiş. Ancak ne kadar sulandırsa da suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin
yok olmadığını tespit etmiş. O zaman suyun yüklenen maddeyi bir şekilde
hafızaya kaydettiğini anlamış. Bir başka deneyinde suya bir zehir yerine sadece
zehirin frekansını yüklemiş ve aynen zehirin kendisi eklenmiş gibi içine koyulan
sinekleri öldürdüğünü görmüş.
Öte yandan aşağıda verdiğim link,
Dr. Masaru Emoto'nun su kristalleri üzerinde yaptığı çalışmanın bir
görüntüsüdür. Dahasını merak edenler için, Emoto'nun 'Suyun Gizli Mesajı'
isimli bir kitabı da bulunmaktadır.
'Japon
araştırmacı Masaru Emoto'nun bütün dünyada büyük yankı uyandıran su kristalleri
fotoğraflarını içeren sıra dışı kitabı. Su moleküllerin düşüncelerimizden,
duygularımızdan ve kullandığımız kelimelerden etkilendiğini bulgulayan Dr.
Emoto, suyun, söylenen sözlere, hissedilen duygulara, gösterilen görüntülere ve
dinletilen müziğe göre nasıl bir değişim gösterdiğini birbirinden muhteşem su
kristali fotoğraflarıyla gözler önüne seriyor. Hem dünyamız hem de bizler büyük
ölçüde sudan oluştuğumuz için suyun mesajı hepimizin bireysel sağlığı, doğanın yenilenmesi
ve dünya barışı açısından muazzam bir önem taşıyor. Depremden hemen önce
ve hemen sonra yeraltı sularından aldığı numunelerdeki kristal oluşumlarını
inceleyen Dr. Emoto, bu verilerin biriktirilmesi durumunda, su kristali
teknolojisinin depremleri önceden tespit etmekte kullanılabileceğini de ortaya
koyuyor. '
Düşüncelerimizin titreşimleri olduğundan
bahsetmiştik, peki bu titreşimlerle maddeler bile bu şekilde etkilenirken,
düşünün ki içinizden geçen ya da ağzınızdan çıkan sözler bedeninizi, ruhunuzu
aslında nasıl etkiliyor? Hayatınızda sürekli tekrarlanan olaylar düşünceleriniz
ve sözlerinizin etkisi olabilir mi? Duygu ve düşünceyi değiştirerek
davranışınızı ve size sunulan hayatın akışını değiştirebilir misiniz?,
Neden olmasın? O zaman güzel
şeyler düşünmeye ve söylemeye gayret ederek, insan ilişkilerinde ve iç
dünyanızda sevgi frekansını arttırarak bazı değişiklikleri kolaylıkla yaşayabilirsiniz.
Zira biz insanoğlu, bedenimizin büyük bir kısmının sudan oluştuğunun
bilincindeyiz. Sizi oluşturan hücrelerin aşağıdaki fotoğrafta gösterilen hangi
hücreye benzemesini isterdiniz? http://eliflamraa.files.wordpress.com/2006/12/su.JPG
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder