4 Mart 2014 Salı

Nefes & Su


NEFES

Nefes alıp vermek doğumumuzdan beri yaptığımız bilinçsiz bir eylem halini almıştır. Ancak doğumumuzdan sonra aldığımız nefes ile artık aldığımız arasında fark vardır. Zira bebekler derin diyafram nefesi alırlarken biz artık kısa ciğer nefesleri almaktayız.  Çocukluğumuzda yaşadığımız bazı travmalar sonucu nefes alma tekniğimiz değişmiş ve kısıtlanmıştır. Doğru nefes almak bedensel ve zihinsel olarak pek çok fayda sağlarken aslında yanlış nefes almak bazı tıkanıklıklara sebep olabilmektedir. Kalp ritmi dengelemesi, stresle mücadele, kan basıncını dengeleme, kan dolaşımını dengeleme, ağrıları giderme, rahatlatma, sindirimi kolaylaştırma, zhni yavaşlatma, evrendeki enerjiyi hücrelerimize daha yoğun taşıma gibi etkileri vardır.

Nefes, evrende bulunan enerji ve havadaki oksijeni içimize çekme şeklinde yapılan bir devridaimdir. Havadaki enerji olarak belirtmemin sebebi şudur:  Kuantum fiziğiyle ilgilenen bilim adamları, en küçük madde olan atomu incelediklerinde ve bir simülasyon ile atom çekirdeğini bir pimpon topu kadar büyüttüklerinde, en yakın elektron ile çekirdek arasındaki mesafenin bir futbol sahası uzunluğunda olduğunu tespit etmişlerdir. Bu da şu demek, aslında aradaki mesafe yani aradaki hava, enerji taşıyıcı bir özelliğe sahiptir. Bu nedenle pek çok öğretide de olan nefes egzersizleri hayati önem taşımaktadır. 

SU

Su hem üzerinde yaşadığımız dünyanın hem de bedenimizin büyük bir kısmını kaplamaktadır. Bundan dolayı su en kolay kirlenebilen, temizlenebilen, üzerine niyet yüklenebilen bir maddedir. Her maddenin bir varoluş hafızası vardır. Bu hafızayı ona niyet yükleyerek değiştirebilirsiniz. Daha önce de su ile ilgili yapılan bir araştırmadan bahsetmiştim. Suyun hafızası üzerine Fransız bilimadamı Dr. Jacques Benveniste'nin yaptığı araştırmalardan kısaca değinmek istiyorum. 

Dr. Jacques Benveniste yaptığı araştırmalarda DNA hücrelerinin belli bir frekansta foton (ışık) yaydığını, farklı hücrelerin farklı frekansta titreştiğini, farklı titreşimdeki iki hücre yan yana geldiğinde yeni bir frekans oluşturup birlikte bu frekansta titreşmeye başladıklarını ve elektro manyetik dalgalar ile bir çağlayan yaratıp ışık hızında yolculuk ettiğini keşfetmiş. 1980′lerde başlattığı çalışmalarında suyun hafızası olduğunu anlamış. Suya bir madde ekleyerek bunu 1 milyon kez sulandırmış ve özel bir alet ile aşırı hızda sallayarak o maddenin yok olacağını tahmin etmiş ama hala maddenin suda mevcut olduğunu görünce deneylere defalarca milyonlarca kez daha sulandırarak devam etmiş. Ancak ne kadar sulandırsa da suyun içine en başta eklenmiş olan maddenin yok olmadığını tespit etmiş. O zaman suyun yüklenen maddeyi bir şekilde hafızaya kaydettiğini anlamış. Bir başka deneyinde suya bir zehir yerine sadece zehirin frekansını yüklemiş ve aynen zehirin kendisi eklenmiş gibi içine koyulan sinekleri öldürdüğünü görmüş.

Öte yandan aşağıda verdiğim link, Dr. Masaru Emoto'nun su kristalleri üzerinde yaptığı çalışmanın bir görüntüsüdür. Dahasını merak edenler için, Emoto'nun 'Suyun Gizli Mesajı' isimli bir kitabı da bulunmaktadır.

'Japon araştırmacı Masaru Emoto'nun bütün dünyada büyük yankı uyandıran su kristalleri fotoğraflarını içeren sıra dışı kitabı. Su moleküllerin düşüncelerimizden, duygularımızdan ve kullandığımız kelimelerden etkilendiğini bulgulayan Dr. Emoto, suyun, söylenen sözlere, hissedilen duygulara, gösterilen görüntülere ve dinletilen müziğe göre nasıl bir değişim gösterdiğini birbirinden muhteşem su kristali fotoğraflarıyla gözler önüne seriyor. Hem dünyamız hem de bizler büyük ölçüde sudan oluştuğumuz için suyun mesajı hepimizin bireysel sağlığı, doğanın yenilenmesi ve dünya barışı açısından muazzam bir önem taşıyor. Depremden hemen önce ve hemen sonra yeraltı sularından aldığı numunelerdeki kristal oluşumlarını inceleyen Dr. Emoto, bu verilerin biriktirilmesi durumunda, su kristali teknolojisinin depremleri önceden tespit etmekte kullanılabileceğini de ortaya koyuyor. '

Düşüncelerimizin titreşimleri olduğundan bahsetmiştik, peki bu titreşimlerle maddeler bile bu şekilde etkilenirken, düşünün ki içinizden geçen ya da ağzınızdan çıkan sözler bedeninizi, ruhunuzu aslında nasıl etkiliyor? Hayatınızda sürekli tekrarlanan olaylar düşünceleriniz ve sözlerinizin etkisi olabilir mi? Duygu ve düşünceyi değiştirerek davranışınızı ve size sunulan hayatın akışını değiştirebilir misiniz?,
Neden olmasın? O zaman güzel şeyler düşünmeye ve söylemeye gayret ederek, insan ilişkilerinde ve iç dünyanızda sevgi frekansını arttırarak bazı değişiklikleri kolaylıkla yaşayabilirsiniz. Zira biz insanoğlu, bedenimizin büyük bir kısmının sudan oluştuğunun bilincindeyiz. Sizi oluşturan hücrelerin aşağıdaki fotoğrafta gösterilen hangi hücreye benzemesini isterdiniz? http://eliflamraa.files.wordpress.com/2006/12/su.JPG