4 Mart 2011 Cuma

Raund 1: SüperEgo - Özgürlüğe karşı

Ademoğlu her yerde aynı. Dünya bir düzen oturtmuş artık. Güçlüler illa akıllı olanlar değil elbette, fırsatları zamanında değerlendirenler yahut değerlendirenlerin yanında vakitlice yerlerini edinenler.. Ama bir şekilde şanslı olanlar, oyunu kurallarından da üstünde bir çakallıkla oynayanlar ve hatta kendi yolunu bulanlar, o insanların arkasındaki gölgeler olmuş. Kendi varlığından öte olduğu imajı koruyabilmek adına onurundan vazgeçemeyecek kaç insan vardır ki yer yüzünde. Maskesini indirmemek uğruna başkalarını lekeleyen,  büyük adamların himayesindeki sözüm ona piyonların ipleri ellerinde tuttukları bir çağda yaşamaktayız. Acı gerçek ise hepimiz için bir oysa: bir piyon gider diğeri gelir, her piyonun gizli görevi feda edilmektir.

Dürüstlüğün aptallık olduğu günümüzde insaniyeti muhafaza etmenin manasını sorgularken ademoğlu, sığınak da bulamadığından septik ruhuna, yalnızlaşır, agresifleşir. Vel hasıl el kelam her halükarda bir şekilde düzenin içinde kendi doğrularını kendi stiliyle yaratır ve yaşamaya devam eder..Mecburdur.  Büyük şehirlerde hayat dolu dizgin aksa da yaşamın adım adım öldüğü gerçeği içini burkar, yaşam artık doğanın kalbinde varlığını sürdürmektedir. Zira teknoloji ve millenium insanlarının hala tam olarak yok etmeyi başaramadığı ya da her girişiminde bir şekilde toprak ananın direnci nedeniyle bedelini ödediği tek büyük güç hala doğanın kendisidir..
 Buna karşılık lüks içinde yaşamaya alışmış olan insan hayvanı doğal ortamından kopmaya cesaret edemediğinden, psikolojik savaşa devam etmek mecburiyetindedir. Az biraz yozlaşmalıdır, dişlerini tırnaklarını bileğlemelidir, gözlerine sözlerine nefreti yerleştirmelidir ki zayıflığı ötekiler tarafından anlaşılmasın, saldırıya uğramasın. Bir yandan kendini geliştirme, ruhunu genişletme isteği duyarken diğer yandan demir parmaklıklardan daha yumuşak ancak aşılması imkansız bir zindana hapsolmaktadır. Kurallara, toplumun değerlerine uyma zorunluluğu kendi gerçekleriyle çeliştiğinde ve bu diğerleri tarafından fark edildiğinde fısıltılar boy göstermeye başlar. Bu durum insanı huzursuzlaştırır. Kimse bir diğeri ile hemfikir olma zorunluluğunda değildir. Farklılıklar bütünün en değerli parçasıdır. Mutlak anlayış var olana duyulan sevgi ve yargısızlıktan geçer. Herkesin istediğini istediği şekilde yapma hakkı vardır. Yargılanma korkusu da diğer tüm korku tipleri gibi insana empoze edilmiş bir değerdir ve kişinin kendinden vazgeçmesi zorunluluğudur. Kişi kendinden vazgeçtiğinde robotlaşır, mekanikleşir; şahsiyetini, bireyselliğini kaybetmeye başlar. Zamanın bir yerinde kurallara boyun eğdirilmiş insan patlar, kontrollü yaşamaktan usanmaya başlar ve kendini yeniden şekillendirme arayışına girer. Kontrolsüzlük, kural tanımazlık, düşünmeden hareket etmeyi beraberinde getirir. Bu kontrolsüz adımlar kişiye zarar verir görünse de stabil sıkıntıdan uzaklaşmasını, yaşamı boyunca sadece kendinden sorumlu olduğunun, kimseye hesap vermek zorunda olmadığının bilincine erişmesini sağlar.

Tutsaklıktan sıyrılmasını sağlar, kişi özgürleşir. Cesurlaşır, korkusuzlaşır. Başını yastığa huzur ve özgüven içinde koymanın hazzının yaşar yeniden. Böyle durumlarda daha güçlü hissetmez mi ki insan kendini. Tüm dünyaya karşı koyarmışcasına yorulsa da, başardım, kendim olarak başardım, kendim için başardım, doğru olan için savaştım, demek paha biçilemez..

T.

There's only one success, to be able to spend your life with your own way!