26 Aralık 2010 Pazar

Yılbaşı Pazarbaşı

Öyle işte.. Geçti zaman. Nasıl geçtiğini bilmeden, nereye gittiğini bilmeden.

Bilinmezliğin koluna girmiş ısınmaya çalışırken buldum kendimi.

5 gün sonra yeni yıla girme heyecanı içinde olacak olmamıza rağmen hava bir yağmurlu bir güneşli kendi içindeki diyalektikte sağa sola sarhoş misali sallanarak, yer yer tırmanarak yer yer alçalarak seyir etmekte. 2011 senesi için hiçbir beklentim olmamasına rağmen inanılmaz güzel geçeceğine dair hissiyatımın doruğundayım. Bu durum aslında yeni bir yıla girecek olmanın heyecanının aksine eskisinin bitecek olmasının verdiği rahatlıktan kaynaklanmakta. Her ne kadar 2010 senesi benim ve belki de pek çoğumuz için zorlayıcı ve parçalı bulutlu geçmiş olsa da güneşin her daim yanımda ve tenimde olmasından dolayı güvendeyim, huzurluyum. Eskimiş puslanmış kenarı köşesi sararmış pek sevgili 2010'un son pazarını Hedonism eşliğinde tamamlamak da ayrıca keyifli elbette.Önümüzdeki 365 günlük süreç için planlarım: sağlığıma yeniden kavuşmak, çekingen ve kırılgan ruhumdan ve görüntümden arınmak, birikim yapmak, daha acımasız ya da dürüst olmak, korkularımı asgariye indirgemek, aileme daha çok zaman ayırmak, kendimi sürekli bir yerlere yetişmek zorunda hissettirmemek (dolaylı olarak adaptasyon sorunumla başa çıkmak), 27 yaşımı en güzel şekilde yaşamak, daha çok sevmeye hevesli olmadan yeterince sevmek, daha çok gözlemlemek, daha çok araştırmak haliyle okumak, yabancı dillerimi geliştirmek, arzuladığım dekorasyona yaklaşmak, daha çok gezip görmek şeklinde. Pek çoğunu önümüzdeki birkaç hafta içerisinde gerçekleştirmeye başlayacağımdan şüphem yok. Bu güzel anları ve anıları benimle paylaşacak insanların varlıklarını, önümüzdeki sene içerisinde de layığıyla, sürdürmelerini temenni ediyorum..

Doğru anlaşılmak için yıllardır verdiğim savaşın anlamsızlığının idrakında olmak bu son aydınlanmanın bir parçası olacak sanırım. Anlayış tamamen öznel (subjektif) olduğundan idrak ile algı arasında bir noktada sıkışıp kalacağından ve aslında uğrunda ne kadar çabalarsan gösterilen yola bir türlü burun sokamayacağından insanoğlu her daim yanlışlığa yönelmeyi beraberinde getirecek. Doğru anlayış diye bir kavramın olmadığını biraz üzülerek (yıllardır doğru anlaşılmaya gayret eden biri olarak çabalarımın boşa gitmesine hafif içerleyerek) biraz rahatlayarak (Ee bundan sonra çok da kasmanın bir anlamı yok, ayrıca harcadığım yıllardan fazlası var önümde diye düşünerek,  herkesin kendi algısı ve idrak noktası olduğuna göre ve bakış açısı şahsa münhasır olduğuna göre dış müdahaleye maruz kalmayan bir olgunun varlığını kabul ederek telkinlerime başlıyorum) benimsiyorum. Gizem iyidir, sessizlik iyidir, kendini anlatmaya çabalamamak iyidir; zira yorucu değildir, yeni olan her şey iyidir.. İyilerle dolu bir senenin eşiğinde olmak ne âlâ diyerek kendimi ve insanlığımı selamlıyor ve yeni güne uzun uzun uyuyarak hazırlanmaya bırakıyorum.

Gökkuşağına selam ola, Güneşle sırt sırta vere hep ışıya hep ısıta..

I feel nothing but joy and pride and happiness
Nothing but cheerfull face with kindness
I feel nothing but oceans of love and forgiveness

T.

12 Aralık 2010 Pazar

Festus - Farklılık

Hep yalnız başınaydı o gezegeninde , bir tane çiçeğine ve sönmüş volkanlarına bunca bağlılığının manasını sorgulamadım değil hatta. Nereye giderse gitsin bir türlü gideremedi de yalnızlığını, hayali arkadaşlar yetiştirdi ve bir bir isim taktı onlara, insanlarla tanıştı, birçoğuna inandı, anlamaya çalıştı.. Haklıydı, yalnızlık tüm insanlık için kaderin ve aşkın ortak adıydı..

Ancak ne mutlu ki hayat bize muhtelif baharatlar tattırıyor, bazılarına damağımız alışıyor,  bazıları acı veriyor kekremsi varlıklarıyla, bazıları aşırı tatlı, bazıları da tatlı ekşi. İnsanlar da böyleler işte bünyemiz de dünya ile beraber döndüğünden zaman zaman sevdiğimiz tatlar değişiklik gösterebiliyor.
Havadaki ısının sıfırın altına düşeceği bir gecede sıcak bir odada olmanın elbette ki memnuniyetini yaşamaktayım. Başımı sokabileceğim bir evim olması da cabası. Dışarıdaki savunmasız insanları düşündükçe insanlığımdan utanmıyor da değilim. Keşke diyorum keşke gerçekten biraz daha gücüm olsa. Hiçbir insanın böylesine bir havada açıkta kalmasına gönlüm el vermese de ademoğlunun bencilliği dolanıyor kanımda, evrensel paranoyanın bir parçası olarak korkuyorum ben de diğer herkes gibi öteki insanlardan.
Kişinin dünyadaki en büyük korkuları neler acaba diye sorgularken buluyorum kendimi, her ne kadar çoğalmaya endeksli bir varlık olsak da modern dünyanın bizi, beni, sizleri günde kaç kere tokatlayıp yalnızlaştırdığını, sessizleştirdiğini merak ediyorum. Bir şeyleri değiştiremem elbette Tanrıcılık oynamak bünyeme aykırı ama gösterebilirdim gözlerimden ve kalbimden tüm güzellikleri. İş görmez beyinleri yeniden yeşertebilmek için gönüllü olabilirdim hatta, her insan bir kazançtır zira. İyi bir öğretici olmamın bilinci bile bu uğurda çabalamam için yeterli zira sırf var olduğu için bile kıymetlidir insan.

Artık haykırmak da yeterli değil görüyorum büyüdükçe, Güneş hep Doğudan doğar ve Batıdan batar ya genelgeçer olarak, herkesin gözünde yer etmiş bir resmi silmek için ciddi direnç göstermek gerek. Dünya üzerindeki tüm cisimler, renkler, kokular, tatlar menşeilerini veya varlıklarını kaybetse de biz insanların alışma sürecinde eski varlıkları süregelmeye devam edecektir. Cachelerimizi temizleme şansı verilseydi gereksiz bilgilerle doldurulmuş pırıl pırıl gençliğimize CTRL F5 kafilesinin bir parçası olmayı can-ı yürekten isterdim zannımca.

Sevginin ve evrensel enerjinin yeryüzündeki tüm boşlukları dolduracağına duyduğum inanç ile 21. yüzyılın hastalığı 'kötü niyetin' ruhsal sıkıntısı arasında bir yerlerde askıda buluyorum kendimi.. Bundan mütevellit değil midir diyalektiğin doğumu. Hepimizin birer 'Küçük Prens' olduğu bu dünyada ait olduğum B-612'nin arayışındayım. Bulamadığım takdirde insanlığın affına sığınarak üzerinde ve içinde yaşadığım dünyayı sekerek koşmak suretiyle çiçeklerle donatacağım, mis kokulu tarçınlı ve zencefilli kurabiyeler pişireceğim, çay demleyeceğim harmanlayıp, bir elimde sigaram derince nefes çektikten sonra izleyeceğim dışarıdan, bekleyeceğim farklı olanları. İnsanları rahatsız eden farklı insanları ve kucak açacağım tüm sahipsizlere..

Zira farklılık çeşitlilik demektir. Farklılığın olduğu yerde tek düzelik olmaz, her ne kadar Türk toplumunun algısı bu nimetin kıymetini bilemeyecek kadar sığ olsa da BEN inancımı henüz kaybetmedim. Hala yaşamaktayım, hala aramaktayım, hala inanmaktayım.. 

Varolmak, deneyimlemek ve keyif almaktır, ötesi teferruattır. İnsanî hırslar er ya da geç anlamlarını kaybedecektir. Geriye sadece benlik kalacaktır.

Vive la vie! Même si on n'a jamais le chance de la choisir...

T.

1 Aralık 2010 Çarşamba

- Advice -

Nefes almaktan öte bir şey yaşamak. Güne gözlerini açışından yumuşuna kadar deneyimlediğin tüm o saniyelerle ne kadar iyi başa çıktığın ile alakalı karakterinin sağlamlığı. Yüzündeki ifadesizlik ile sesindeki durgunluğı muhafaza edebildiğin sürece insanları çıplak görebiliyorsun karşında ve geçilmez olduğunu bilmek de ayrıca güçlendiriyor seni. Doğumun ile başlıyor tüm o uymak zorunda olduğun kurallar, kurallara karşı çıkmak asiliğinden değil elbette, sadece 'senin' için 'olması gereken' in olma zorunluluğunu kabullenmemek sadece. Her insan kendi hayatını kendi baharatlarıyla tatlandırmalı ve mis kokmalı hayalleri , sarfettiği sözleri. Sımsıkı sarılabilmeli korkusuzca herhangi birine sırf varolduğu için kendi ve karşısındaki. Enerjinin el değiştirmesine izin vermeli bencil olmamalı ve sonsuz bir sevgiyle yaklaşmalı dünyaya. Sevginden korkanlara dikkat et. Korku kötülüğü çağırır.  Ne şekilde tepki verirsen ver hayata, içindeki sevgiden anlaşılır kim olduğun merak etme. Herkes görmesin zaten nüveni önemli değil. Görenler ilk saniyede anlayacaklar senin ne denli değerli olduğunu. Kızma, kırılma elinden geliyorsa ya da zaman tanı her türlü anıya. Zamanla geçerse etkisi affetmek için bir neden olur ellerinde. En azından 1 kere affedilmeyi hak eder insan. Yaşadıkça deneyimledikçe öğrendiğinden her zaman hata yapmaya müsait bir yapısı vardır. Affet ama unutma. Kimsenin seni kırmasına ve hakkını almasına izin verme, sadece sığ gözlükleri var de devam et yoluna. Seni seven insanlar asla kötülüğünü istemezler unutma ama insan hatalıdır göz ardı etme. Kendini her zaman başkalarını sevdiğinden öte sev ve say ki günün birinde kendine kaldığında konuşabileceğin bir ses olsun içinde. Kaç! Doğaya sığın betonda yaşama, uyumayan şehirlerde koşturma, yaşam savaşı vermek için en güzel yıllarından çalma, soyun çıplaklığınla tanış kusurlarını gör. Sus! Kimseye acını anlatma, sessiz kal ve telkin et kendini. Acılar geçerler biliyorsan eğer sabret ve bekle, dayanamıyorsan uyut kendini.
Yaratıcı ol, yeteneksiz isen başkalarını takdir et, sevginle ve gücünle besle insanları. Hakedenlerin senden faydalanmasına izin ver, insan tüketildikçe yaşadığını hisseder, bazıları bu şekilde şarj olur hayatta. Ama kimsenin seni senden almasına izin verme.
Aileni sev ve affetmeye çalış. Hayatının hiçbir evresinde onlarla olduğun kadar güvende olamayacaksın bu sebeple minnet duy ve hep güzel şeyler dile onlar için.

Ne zaman kötü düşünceler üşüşürse üstüne, sev kendini ve iyi hissetmek için gayret et. Aynaya bak gülümse, güzel sözler söyle kendine. Hayat çok kısa ve hiçbir olumsuz duygu ve düşünceyle harcanmayacak kadar değerli. Zamanına ve kendine sahip çık.

Gülümse, odaklan, değiştir.

T.