1 Ocak 2013 Salı

-Yeni-


Önceki senelerime nazaran 2012 senesinin yükü hafif pahası ağırdı.  İnsanlarla değil kendimle ilgiliydi adımlarım genelde. Çünkü biliyorum kendime yol açtıkça, aslında pek çok insana dokunabileceğim.

 Nasıl bir ruh emici olduğumu anladım bu sene, ruh emici derken gerçekten de Harry Potter’daki gibi olmasalar da bir nevi aynı eylemi farklı şekillerde yapan biriydim, bilinçsiz. Şu an bunları böylesine rahat dillendirebiliyor olmamın sebebi, o zamanlar ve ‘O’ olan ‘Ben’i sevgiyle karşılamam elbette. Kaldı ki kimseye yüklenmediğim kadar yüklendim kendime 2012’de. 2013 niyetim ise kimseye yüklenmemek sadece ve sevgiyle beklemek zamanın işlemesini.

Sevgi için yapabileceklerimi gördüm. Aslında bu kadar da acımasız değil tabi ki hakikat. Ben de çok sevdim, sevgi benimdi, istediğim gibi dağıttım, ama çok sevmek de aslında dengeli bir eylem değil. Çok verince, içindeki yeri çabuk boşaltıyorsun, bu sefer de istemsiz onu birilerinin doldurmasını bekliyor oluyorsun. Ben bu sene kendimi gerçekten sevdim, sevmeyi öğrendim, başarılarımla, hatalarımla, ne denli muazzam ve eşsiz olduğumu anladım. Eklemlerdeki kireçler gibiydi tıkanıklık noktalarım, kimilerini iyileştirdim, cilaladım, kimileri üzerinde hala çalışıyorum, kimilerinin seyrini yavaşlattım zamanını bekliyorum.

Aşka  bakış açısının, insanın tutarlılığı ile orantılı, ne kadar yaşatılacağını öğrendim.  Sevmek için onun, beden bulması şartı olmadığını, sevginin yeri ve zamanı olmadığını, sevgiyi taşımanın ve yüklemenin aslında çok kolay olduğunu ama yanlış yorumlandığını öğrendim.

Küçüklüğümden beri geliştirdiğim savunma mekanizmalarımın ne denli güçlendiğini, birer kalkan gibi sürekli beni tetikte tuttuğunu ve aslında yaşamın bir stres olmadığını, doğmanın da , ölmenin de, başıma gelen pek çok şeyin de benim seçimim olduğunu öğrendim.

Bedenime eziyet etmemin aslında bir imdat çağrısı olduğunu, ancak kendimi dahi okuyamazken bana doğru yolu gösterecek kimsenin olmaması karanlığından çıkıp, hayatıma ışık tutan pek çok aydınlık insanı hayatıma çekerken, değer verdiğim nicelerini bir sebepten dolayı azat etmem gerektiğini öğrendim.

Geçmişime sarıldım, çocukluğuma, ergenliğime, yetişkinliğime, dünüme bile. Çok ağladım ve ağlamamanın güçlülük ile özdeşleştirildiği toplum koşullamasına inat, daha çok ağladım.. Gülümserken ağladım, sarılırken ağladım, çalışırken ağladım, ağlamalarımın genelinde bedenimden dökülmek istemelerine izin verdiğim için ağladım. İlla acı veya kötü bir duyguya gerek olmadığını kabullenerek ağladım. Şimdi topluma ve ayıplarına diyorum ki: 'sevişecek kadar cesursan ağlayacak kadar da olabilirsin'

Yeni yıl için ilk düellom kendimle, sigara içme alışkanlığımdan özgürleşmek şeklinde olacak. Geri sayımım başladı. 14 Şubat sevgililer gününde, en geç, sigarasız bir hayata merhaba demeye niyet ediyorum.

Ailemi, insanları ve kendimi daha iyi anladığım ve sevgimin arttığı bir sürece girdim. Yıllardır muzdarip olduğum ve tedavisi yok denilen migren hastalığını iyileştirdim. Travmalarımı temizledim ve temizlemeye devam edeceğim. Daha neler neler gerçekleştireceğim bilmiyorum ama bilinmezliğin heyecanı bile tarif edilemez..

Şifacı olma yolunda mutlu adımlarla ilerlerken, hiç tanımadığım insanların mutlulukları için niyetler ettim. Ne kadar sevindiricidir ki genelde olumlu gelişmelere şahitlik ettim. Kendime inanıyorum, kendimi seviyorum, her türlü değişimi kabulleniyorum.

Sebepsiz ve sürekli bir mutluluğa gark oldum nihayet. Dahası için sabırsızlanırken, tüm canlıları sevgiyle kucaklıyor, öteki tarafa geçenlere huzur diliyorum.

Tek sayılı mükemmel bir seneye merhaba!

T.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder