Bugün senenin son günü, son cumartesisi aynı zamanda. Soğuk ve yağmurlu bir İstanbul akşamında, Christmas şarkıları eşliğinde çayımı yudumlayıp hoş sohbetlere dahil olurken biraz anlatmak istedim. 2012 senesinin, her ne kadar çift sayı olmasından dolayı biraz garipsesem de, oldukça tatmin edici bir şekilde ilerleyeceğine ancak aynı zamanda heyecandan öte derin bir huzur barındıracağına dair bir hissiyatım var. Böyle filmlerde kocaman bir bahçe ya da geniş arazilerin içindeki ahşap evler olur ya; camı açtığında gökyüzü açık mavi, minik tombul beyaz bulutlar, karşında yeşil ağaçlar, gölgelerinde gizlenen başka yerkeşkeler, daha yakında sarı sarı başaklar daha da yakında kahverengi bir toprak, çitler, hayvanlar, güzel kokular, sımsıcak turuncu sarı bir güneş.. Tam olarak sabah uyanıp panjuru açmak üzere hareketlenmiş ve hatta çok hafif aralamış da güneşin süzülerek hem karşımdan hem de panjurun aralarından yatay olarak bedenimi sarması gibi hissettiriyor yarından sonraki hayatım.Geçtiğimiz sene gerçekleşmesini istediğim tüm güzellikler ve atmak istediğim adımların çoğunu deneyimlemiş olmaktan dolayı 'aferin bana evet' diye saçımı okşuyorum, yanağımdan makas alıyorum. Demek ki istedikleri oluyormuş insanın bir kere daha öğrenmiş olduk. eh koskoca 365 gün 1 level desek, bu sene yeni bir tünele girecek olmak çok heyecanlı oluyor bu durumda. Öncelikle geçen sene yeltenemediğim hayallerimi kısa zamanda tamamlayıp üzerine de biraz biraz renkler, yapraklar, damlalar, sihirli tozlar serpiştirip harmanlamayı planlıyorum. Başıma gelen en can sıkıcı olaya dahi inanılmaz bir şükran duyuyorum bu sebeple.
İşin aslı aslında insanları oldukları gibi sevebilmeyi başarmakta. Kişilere karşı geliştirdiğimiz, yıllarca, yaşadıkça, doğal olarak biriktirdiğimiz, yargıları mimimuma indirgeyip insanları sadece oldukları sevmeye devam edebildiğinde insan daha mutlu oluyor. Anladıkça besleniyor güzel duygular ve köreliyor insanlığın laneti. O zaman işte, mimikler, bakışlar, hareketler, tonlamalar, sözcükler gerçekten değerli oluyor. Bir insana sarılmanın samimiyeti ya da sadece bir gülümseme bile havai fişekleri patlatıyor damarlarında, genişliyor, nefes alıyorsun sonsuz bir plajda, dalgaları köpürten rüzgar öpüp geçiyor yanaklarından.
2011 senesi pek çoğumuz için bir farkındalık senesi olarak geçti sanırım. Yeni insanlar tanındı, yeni olaylar yaşandı, pek çok hayalin gerçekleştiği bir seneydi 2011. Zor günler ardıldı, güç ve direnç ve inanç gerektirdi zaman zaman. Yüksek motivasyonların sabitlendiği bir seneydi aynı zamanda. Anlayışa adım atma senesiydi hem 1. hem 3. tekiller için. eh böylesine duru, normal bir senenin arından elbette daha da iyi bir senenin gelmesi beklenebilirdi ancak
Medeniyetin gelişimle doğru orantılı artması gerekirken azaldığı günümüzde, dilerim
ki 2012 senesi ademoğlu için bir nevi aydınlanma olur da artık savaşlar yerini barışlara bırakır, üzerinde doğduğumuzdan dolayı her istediğimizde zarar verebileceğimiz ya da hoyrat geçinebileceğimiz dünyaya aslında varlığından dolayı şükür ve sevgi beslememiz gerektiği anlarız ve sahip çıkarız. Şahsi çıkarlar uğruna yoketmektense ortak menfaatler için birleşir, bütünleşiriz.. Ne kadar şehirleşmiş olsak dahi en azından farkında olduğumuz her an duyarlı olabilmemizi ümit ediyorum herkes adına. Hayvanlara, bitkilere, insanlara sorumlu ve iyi niyetli yaklaşıldığı, kavgalardan çok el sıkışmaların, öpüşmelerin, sevişmelerin; çığlıklardan çok, doğadan yansımaların, şarkıların, müziklerin, kahkahaların; gözyaşları ve karanlık ruhlar yerine aydınlık, bilgili, el verilmiş gençlerin yetişeceği, öğretmenlerin en yüksek kalitede olup öğrencilerin hak bildiği, hayatın adil olduğu ya da bir nebze hepsinden ortaya karışıklı bir sene diliyorum tüm insanlık aında..
Hep bir niv yır!
T.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder