Mutluluğu pek çoğumuz bir koşula bağlıyoruz. Bir durumun
gerçekleşmesinin ardından mutlu olacağımıza inanıyoruz. Herhangi bir başarıya
ulaştığımızda, belirli bir kiloya indiğimizde, bir sınavı geçtiğimizde, bugünü
de geçirdiğimizde vb.. Bu durumda aslında rutin duygumuzun mutsuzluk olduğunu
ve bunu kim bilir ne zaman kabullendiğimizi hatırlamıyoruz dahi. Bu gizli
anlaşmanın ne zaman hangi anıyla çıpalanarak benliğimizde yer ettiğini ve ‘bir
daha asla’ dediğimiz onlarca olay yarattığımızı hatırlayamıyoruz. Peki eğer
mutluluk gerçekten bir koşulun ardından gerçekleşecek olsaydı, öleceğimizi bile
bile mutlu olabilir miydik? O kapıyı araladığımızda mı, sınavı geçtiğimizde mi,
ideal kilomuza eriştiğimizde mi yoksa bugün bittiğinde mi gerçek anlamda mutlu
olabilirdik? Yaşamımız ve hayatımız boyunca mutluluk hep hayalini kurduğumuz
bir kavram mı olacak? Yoksa ona nasıl ulaşabileceğimizi öğrenmemizin yolu veya
yolları var mı?
Ben inanıyorum ki, hiç kimse sizin mutluluğunuzu elinizden
alamaz, siz dışında. Bu herhangi başka bir duygu için de geçerli elbette.
Kızmayı, gülmeyi, ağlamayı, anlamayı hep siz tercih ediyorsunuz. Biz tercih
ediyoruz.
Oysa ki zihnimiz bugüne kadar pek çok insan ve olay
sebebiyle mutsuz olduğumuzu bize defalarca göstermiştir. İnsanlar genellikle
bizi mutsuz edenlerdir ve her şey aslında bizim dışımızda gelişenler
yüzündendir, değil mi? Maalesef hayır. Bir insanın sizi mutsuz etme olasılığı
siz izin verirseniz vardır, siz izin vermezseniz yoktur. Size sizden başka
kimse sizin kadar kötü davranamaz. Bundan dolayıdır ki bir başkasını
suçladığımızda aslına kendimizi suçlarız. Birini yargılarken kendimizi
yargılar, birine kızarken kendimize kızar, birini severken kendimizi severiz.
Bu duyguların hepsi kendimizle ilgilidir. Bir başkasıyla değil. İnsanlar
birbirlerine aynalık ederler. Yani biz karşımıza çıkan herkeste kendimizden bir
şey bulabiliriz, kendi duygularımızın yansıması bu insanlarda beden bulur ve
kendimizi anlamayı reddettiğimizden bu insanları yargılarız. Çevremizdeki insanlara
dair geliştirdiğimiz duygular da özünde bizimle doğrudan bağlantılıdır. Biz
içimizden geçenlerden sorumluyuzdur. Bir başkasının duygu, düşünce veya
davranışının sorumlusu olamayız. Lütfen duygularınızı takip edin ve
tepkilerinizi neden verdiğinizi anlamaya çalışın. Mutluluk varoluşsal bir
duygudur ve hepimizin içini kaplar bizler sadece bu duyguyu engellemenin
yollarını buluruz. Mutluluğu anlamak için çocukları izleyebilirsiniz veya kendi
çocukluğunuzu hatırlayabilirsiniz.. Taptaze beyinlerine iyi/kötü, doğru/yanlış
henüz yerleştirilmediğinden, çocuklar bizim gibi geçmişten pişman gelecekten
kaygılı olmadıklarından bugünde bu anda kalmayı en iyi şekilde beceren
varlıklardır. Bu sebeple de anda kalarak mutluluklarını muhafaza edebilirler.
Çocuklarda ima yoktur. Her şey saf ve nettir. Bir sorunları olduğunda
onu belli eder ve oyunlarına devam ederler. Gözlerinde sürekli bir parıltı
bulabilirsiniz. Zamanla ailelerin, okulların, dinlerin ve toplumların kuralları
içerisinde sıkıştığımızda, mutluluğumuz azalmaya, geçmiş pişmanlıklarımız ve
gelecek kaygılarımız artmaya başlar. Böylelikle zihin kontrolü ele alır ve
ruhsal olarak sağlıksız bireylere dönüşürüz. Öncelikle ailelerimiz bizi ödül
ceza sistemleri ile eğitmeye başlamışlardır. Kurallarına karşı geldiğimizde
kötü çocuk oluruz ve cezalandırılırız. Kurallara uygun davrandığımızda iyi
çocuk oluruz ve mükafatlandırılırız. Zamanla ailelerimizin ilgi gösterme
şeklinin bu olduğunu anlar ve onların dikkatini çekmek için iyi ya da kötü
çocuk gibi davranmaya başlarız ve bunu hayat boyu devam ettiririz. Okulumuzda,
işimizde veya ilişkimizde süreç hep aynıdır. Ancak bir kere bu zehri ruhumuza
aldığımız için bir yerden sonra ailemizin bizi cezalandırmasına gerek kalmaz
zira biz bu görevi mükemmel bir şekilde uygulayan olmuşuzdur. Artık kendimizi
yargılarız. Hayvanlarla aramızdaki en büyük fark buradadır. Hayvanlar bir hata
yaptıklarında bundan ders alırlar. Biz ise hata yaptığımızda cezalandırılırız
ve o hatayı her hatırladığımızda kendimizi cezalandırmaya devam ederiz.
Mutluluk özgürleşmekle başlayan bir süreçtir ve özgürleşmek
için kendinize mesai ayırmanız gerekir. Küçük pürüzlerinizden başlayarak
kendinizi arındırdıkça, sizi engelleyen olaylara eskisi kadar takılmadığınızı
fark edersiniz. Kendinizi şifalandırdıkça, yargılarınız azalmaya başlar,
böylelikle mutlu olmak için bir koşul aramazsınız. Mutluluk bu sebeple
varoluşsaldır. Gözünüzü açtığınız andan, gözünüzü kapattığınız ana kadar sizi
mutlu veya mutsuz edecek her şeye siz karar verirsiniz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder