5 Eylül 2012 Çarşamba

- Free Hugs & Peace -

Affetmek için her zaman bir gerekçesi olsun ister insan. Öncesinde kırılacak kadar hazırlamıştır kendini ve başına gelenler sanki kendi bilincinde değilmişçesine çarpar duvarlarına gönlünün. Farkındalık, sadece bir anı bile anlamak yeterdi oysa affetmek için. Her gün, istisnasız her gün, üzerinde yaşadığım toprakları benimle paylaşan biri ölüyor, öldürüyor, tecavüz ediyor, kavga ediyor, küfür ediyor, hakaret ediyor, yargılayarak bakıyor. Her zıtlık bir diğerinin yokolması için yeterli sunuluyor. Yedikleri, içtikleri, makyajları, kıyafetleri, hareketleri, vurguları, fikirleri, davranışları farklı diye bir sürü insanı az görülüyor. O baş örtülü, o Atatürkçü, o emperyalist, o eşcinsel, o gerici, o ilerici, o oyuncu, o sanatçı, o yazar, o kadın, o çocuk, o adam.. Insanlar yaşamları boyunca birbirlerine zulmediyorlar. Gerçekten barışı isteyen kişi, anlamaya çalışsa, yüzleşmeye çalışsa, kabullenmeye çalışsa, affetmeye de çalışır, değişmeye de başlar. Ama olmaz değişimin her zaman kötü olduğu öğretilmiştir. O zaman hiç değişmeyin.

Ben istemiyorum bu ülkede birileri öldürülsün, Türkmüş Kürtmüş, anarşistmiş faşistmiş, deistmiş ateistmiş, insanlığın bunca geliştiği bir çağda, bütün insaniyetinden feragat etmiş kemiklere dönüşülmesini..Kendilerinden bunca nefret edebiliyor olmalarının nedenini anlamalarını umuyorum. Duygu değişimlerini kabulleniyorum ancak bu duyguların esaretine giren insanı canavara dönüştürebilmesini artık kabul etmek istemiyorum. Insanların yersiz bir keyifle oldukları yerde gülümsemelerini, birbirlerine sevgiyle yaklaşmalarını, mesafelerini bütün zarafetleri ve insaniyetleriyle koymalarını, kendilerini ifade edebilmelerini yeniden yeşertmeye hevesli olmasını istiyorum.

Neden senden daha eğitimsiz diye birisine özelmişsin gibi davranasın ki, onun sahip olduğu yetenekleri, kültürü, zevklerini bilmeden. Neden senden farklı giyiniyor diye etiket takasın ki, senin en iyi markaları taşıyor olman mı, renk zevkin mi, uyumun mu, fikrinin sembolü mü karşındakine yukarıdan bakma hakkını veriyor.
Sana hayatını ayırmış, ayırmayı seçmiş ya da ayırmayı kabullenmiş birisine kötü davranabilirken, kendi canına kanına değersiz hissettirebilirken, sevmezken ve sevilmezken elbette ki herhangi bir insanı göz kırpmaksızın öldürmek mümkün olabilir.Çevrenize bir bakın, ne kadar da çok insan Matrixte gibi yaşıyor. En baskılananından en serbestine kadar. Her hareketi dikkat çekmek için  işte bu sebeple en insani duygular bile çıkar süzgecinden geçirilerek yorumlanıyor. Paranoya zihne hükmeden bir virüs olmuş. Öyle mi demek istedi, böyle mi yapmak istedi, artık iletişim öyle bir hale geldi ki, kendini ifade etmekten öte kendinle savaşmaya döndü insanlar için. Hep yan yollardan kıvırtarak, türlü oyunlarla, stratejilerle, sonraki 5 fena adımı hesaplayarak yazmak yazmak yazmakla geçiyor. Hayır diyebilen insan sayısı azalıyor. Hep bir kurban olma, bir maruz kalma durumu sözkonusu, biri bir şey söylemeye çalışıp söyleyemediğinde hemen senaristler masa başına geçip olası felaketleri hesaplamaya başlıyor ve bundan bir dizi çıkarıyorlar. Tv de son yıllarda yayınlanan pek çok dizi de aynı kurguyu öğreterek geçiyor zihinlerden.

İnsan ne istiyorsa yiyebilmeli, kendini rahat hissettiği şekilde giyinmeli, kaygılı konuşmamalı, rahat olmalı genelinde. Hareketlerini bir amaç uğruna kodlamaktansa, ağırlaştırılmış tempoda algılamalı durmaksızın akan dünyayı.

İşte o zaman affetmek barışı getirebilir. Tüm dünya çırılçıplak kalsa, ne önemi olur sarayda yaşamanın ya da çöplükte yatmanın. Öylesine mutsuzluğa kurgulanmış ki, mutluluğun kıymetini ve ne güzel olduğunu hatırlayamaz olmuş insan, bir de üstüne koşulu olduğunu savunduğunda hastalığın ne kadar yayıldığını anlamak gerekiyor.. Barış için sadece sarılmak yeterli bence. Sizin gibi düşünmeyen bir insana sarılın ve onu yargıladığınız için kendinizi affetmeye çalışın. Zaman alacak, ama kişinin kendi için çabalaması, savaştığı tüm benlikleriyle barışmasını sağlarsa, bir sürü insanla barışmış oluyor aslında.

T.

Hayırlı olan gelsin başımıza her gün ağardığında...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder