4 Haziran 2012 Pazartesi

-Tutku-


Tutkunun yokluğu, tutmanın, tutuşmanın karmaşası, istemsizliğin hakimiyeti. Öz ve özbenliğine yenik düşmek ve yabancılaşmak. Sevmenin ve kendini yok saymanın acı gerçekliği. Tutkusuz yaşanan onlarca, yozlaşmış, yalnız ilişkiler. Alev alev tutmayan tenlerin birleşmesi. Mutsuz yaşamlar, yalnız ölümler.

Tutku; yaşama tutku, insana, eşyaya, sigaraya, çaya, güneşe tutku. Hatıralara ve sıcaklığa bağlılık. Anne kokusuna duyulan aşk. Duygu dolu kollara duyulan hasret. Sarmalanmaya ve hissetmeye duyulan ihtiyaç ve bunca açlığa rağmen varolma arzusu. Yaşanacak daha onca şey var ki..

Ifadesizlik, hayatın insanı şaşırtmayacağına duyulan sözüm ona bilgelik, yine de koyup gidememenin hüznü. Gidemezsin ki, bunca insan, bunca hatıra, bunca aşk, bunca sevgi varken. Kime emanet edip gideceksin bu şarkıları, kokuları, eşyaları, yarım kalmış hikayeleri.. Kimlere haykıracaksın sevgini, gözleri görmez, kulakları duymazsa eğer, havada asılı kalan sevgi sözcüklerinden nasıl af dileyeceksin.

Yokluk, hüzün, yemyeşil ormanlar, bulutlu dağlar. Sabahlara kadar dinlenen şarkılar ve tüm bunlara sahip çıkmanın gönüllü zorunluluğu. Bırakıp gidersen, kim sahip çıkacak, sana bile ait olamamış bu hikayeleri? Tanıdık ten kokuları, tanıdık ter kokuları, benzersiz donuk bakışlar. İfadesizlik.

Sevgi; haykırış, kendine verebileceği yegâne armağan, unutulmuş minnettarlığın ekşi kokusu; gidenlerin ardından çiçek gibi saldığın. Doğumun ve doğurmanın verdiği yaşama arzusu, ruhunun bölünüşü, bedeninin acımasız tepkisi gözyaşı, yaralar, ağrılar. Bir çift elin neleri iyileştirebileceğine dair farkındasızlık.

Bıkkınlık; hep aynı sabaha uyanmanın verdiği sıradanlık, durmadan hatıraları sıcak tutma çabası. Vazgeçememek, hala bir şeylere direnmenin yorgunluğu.

Aşklar, uğruna yitilmiş, geçilmiş hastalıklar. Yaşam dolu sevmek, yaşam dolu sevişmek ama ölüme soyunulmuş yanlış anlaşılmış sevdaların arasında parlamaya çabalamak. Yalnızlık, ana rahminden toprağa kadar süren uzun, inişli çıkışlı yolculuk. Elde edilememiş ganimetler. Hoyratça tüketilmiş bedenlerin, yılmış, inançsız, bilgisiz, kapalı ruhları, kurallara uyumlu, ifadeden uzak, plastikle sarılmış renksiz duygular.. 'Ben' merkezci insanların uşağı olmak ve ben demekten bile korkmak..

T.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder