14 Kasım 2010 Pazar

- Hayat-

Döner, dolaşır, sunar sana nimetini her zaman. En renkli meyvelerin en aromatik tatlarını deneyimletir. Her ne kadar inanmaya inancımızı yitirsek bile aslında hep bu gerçekliği bir anı gibi eskitip, ıslatıp, silikleştirip taşırız kendimizle. Beklenmedik zamanlarda beklenmedik olaylar aydınlatır puslu, kuru yapraklı yollarımızı.

Bağlanırız zaman zaman neslenere, şahıslara, şehirlere ve bir çok şeye. Bizi saran bu aşkın verdiği rehavetle görmezden geliriz çevremizi saran sigara dumanı misali dans edip akan renkleri. Farkında olmaksızın her bir anıyı en az bir kere istemişizdir oysa ki. Sahip olmayı düşünürüz, dileriz dokunmayı, en çıplak haline maddenin.

Her nefes alış ve verişte, içten içe minnet duysak bile varlığımıza, muhtemelen ana rahmindeki huzuru ararız, terlerinde ve tenlerinde insanların. Yalnız ölmek midir korkumuz yoksa hiç tanışamadan silinip gitmek midir bilinmez. 

Hoyrat davranırken kendimize, insanların bunu yapmasından yakınırız bir de. Yenilgileri sindiremez isyanlara kalkarız , ne kadar da nihil oysa ki.

Amacını arar dururuz septiklere arkadaş oluruz. Peki nedir amacı varolmanın diye sorduğumda kendime : Deneyimlemek ve keyif almak, diyorum, ötesi boş, karanlık, anlamsız ruhuma.

Haydi yolum açık ola. Güneşim bedenimi sara!

T.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder