31 Ekim 2010 Pazar

Minnetin unutulmuş ekşi kokusu

Güneşli bir pazar günü işte olmak hiç rahatsız etmiyor beni. Hatta aldığım keyfi sorgularken bir çıkarımda bile bulundum zannımca. Son 1 seneme baktığımda, hayatımın gün be gün ne kadar düzene girdiğini görüyorum. İşimi seviyorum ve keyifle yapıyorum, sevdikçe daha da iyi yapıyorum görüyorum ve hatta yaptığım işi iyi yaptığımı bile söyleyebilirim dürüst olmak gerekirse.İşimi sevdikçe insanlarla ilişkilerimin düzeldiğini farkettim. Herkese bir şans vermek gerektiğini anladım, değerine göre bu şansın 2 veya 3 de olabileceğini idrak ettim. Değişim ve gelişim için affetmenin yüceliğine inanmaya başladım.

İçimi toplu süzgeçten geçirdikten sonra elimde kalan insanların değerlerini bilmeyi ve varlıklarına şükretmeyi öğrendim. Güneşin doğuşuyla her ne kadar birbirine benzeyen günlere uyandığımı hissetsem de değişimin parçası olduğumu kabul ediyor ve çerçevelerimi genişleterek bakmaya çalışıyorum. 3 mevsim geçti üzerinden, evsiz kaldım, parasız kaldım, sevgisiz kaldım, yalnız kaldım, acımasız oklara maruz kaldım, uykusuz kaldım, aç kaldığım da oldu hatta. Her insanın yapacağı gibi önce aileme sığındım ve onlardan güç aldım. Sonra beni seven insanların şefkatine bıraktım kendimi, onlarla beslendim. Kızgılıklarımı, kırgınlıklarımı döktüm defalarca usanmadan dinledikleri için minnet duydum. Kendimi karşıma aldım ve tüm zaaflarımı döküp acımasızca yargılamak zorunda kaldım. Kararlar almak zorunda kaldım ve uygulamaya başladım. 27 kilo verdim, egomla tanıştım, korkularımı yenmeyi ve hatta korkularımın yerine isteklerimi koymayı öğrendim, hayaller kurdum birer birer hepsi için ve hayata geçirme tarihi belirledim. Sonunda da başardım. Hem de çok ufak sapmalarla. Doğal sıkıntılara karşı çıktım, sevgimi içime hapsetmek yerine insanlara akıtmaya başladım ve gördüm ki renkler bile değişim gösteriyor. . O zaman anlamaya başladım işte evrensel enerjinin değerini..Yeni bir eve taşındım, daha güler yüzlü daha anlayışlı ve çook daha mutlu bir insan oldum. İyi insanlarla tanıştım, daha iyileriyle ilişkilerimi pekiştirdim. Sevdim, sevildim. Son birkaç senede geliştirdiğim yalnızlık korkumu aştım, kendimle mutlu olabileceğimi hatırladım. Birileri için yaşamaktansa kendim için yaşamayı öğremiş ve tırnaklarım kanayana kadar kazmış oldum hayatı , şimdi dönüp baktığımda gülümsüyorum.

Sevginin yer yüzünde üstesinden gelemeyeceği sorunun olmadığını görüyorum. Bir şeyi seviyorsan eğer (mesela kendin ve varlığın) tüm renkler daha canlı, tüm sesler daha berrak, insanlar daha sevecen ve gerçek geliyor gözlerine. Çevrendeki negatifliğe adapte olmaktansa çevreni pozitifliğe alıştırmak çok daha eğlenceli geliyor mesela. Dünyayı rengarenk boyamak istiyorum adeta. Turuncu mavi yeşil kırmızı isimler takmak istiyorum anlara, anılara.

Güneş bizi kötü niyetli insanlardan uzak tuta.. Göğümüzde hep gökkuşağı ola!

Ps: Savaşın 3. günü ve hala ilaç almadım. Aferin bana :)

T.

1 yorum:

  1. sevmekle başlar herşey, severek yaptığın ne varsa büyüyerek döner sana... hayatın akışına ya da akmayışına kaptırıp da kendimizi bu gerçeği göremez oluşumuz ne acı... ne güzel yazmışsın canım, ne kadar içten, ne kadar güçlü ve -ama- naif... çok sevdim ben bu cümleleri, bitmesin.

    YanıtlaSil